[b][c=8][a=#000080]||™||Eyüp Ensar ÜNAL||™] [/a][/c][/b]: " name="URL" />
cursor Image Hosted by ImageShack.us
 
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Kategoriler  
  Ana Sayfa
  Ziyaretçi defteri
  İletişim
  Resimler
  Haftanın yazısı
  İlahiler
  Kırk Hadis
  Kuran-ı kerim Dinle
  Son Dakika Haberleri
  Peygamberler Hayatı
  Dinimiz İslam
  Dini Gifler
  Dini Kavramlar
  Namazla Diriliş
  Kur-an' Da Peygambarler
  Namaz Süreleri
  İslam Tarihi
  Elifba
  İslami Vidyolar

                    Esmaül Hüsna

"O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir.(Haşr-24)"

ALLAH
(Uluhiyete mahsus sıfatların hepsini kendinde toplayan İsm-i Azam)

RAHMÂN
(Bütün yaratılmışlar hakkında hayır ve merhameti tercih eden)

RAHÎM
(Çok merhamet eden, nimet veren)

MELİK
(Bütün kainatın tek sahibi ve mutlak hükümdarı)

KUDDÛS
(Hatadan, gafletten ve her eksiklikten münezzeh)

SELÂM
(Esenlik veren, kullarını selamete çıkaran)

MÜ'MİN
(Gönüllere iman ışığını veren, vaadine güvenilen)

MÜHEYMİN
(Kainatın bütün işlerini gözetip yöneten)

AZÎZ
(Yenilmeyen yegane galip)

CEBBÂR
(İradesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan)

MÜTEKEBBİR
(Her şeyde büyüklüğünü gösteren)

HÂLIK
(Büyün mevcudatı takdirine uygun şekilde yaratan)

BÂRİ'
(Bir model olmaksızın canlıları yaratan)

MUSAVVİR
(Her şeye şekil ve özellik veren)

GAFFÂR
(Daima affeden, tekrarlanan günahları bağışlayan)

KAHHÂR
(Her şeye her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim)

VEHHÂB
(Karşılık beklemeden bol bol veren)

REZZÂK
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren)

FETTÂH
(Zorlukları kolaylaştıran ve iyilik kapılarını açan)

ALÎM
(Herşeyi çok iyi bilen)

KÂBID
(Rızkı tutan, canlıların ruhunu alan)

BÂSIT
(Rızkı genişleten, ruhları bedenlerine yayan)

HÂFID
(Alçaltan, zillete düşüren)

RÂFİ'
(Yukarı kaldıran, yükselten)

MUİZ
(Yücelten, izzet ve şeref veren)

MÜZİL
(Alçaltan, zillet veren)

SEMİ'
(Her şeyi işiten)

BASÎR
(Her şeyi gören)

HAKEM
(Son hükmü veren)

ADL
(Mutlak adalet sahibi, çok adaletli)

LATÎF
(Yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan)

HABÎR
(Her şeyin iç yüzünden haberdar olan)

HALÎM
(Acele ile ve kızgınlıkla muamele etmeyen)

AZÎM
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

GAFÛR
(Bütün günahları bağışlayan)

ŞEKÛR
(Az iyiliğe çok mükafat veren)

ALÎ
(İzzet, şeref ve hükümranlik bakımından en yüce, aşkın)

KEBÎR
(Zatının ve sıfatlarının mahiyeti anlaşılamayacak kadar ulu)

HAFÎZ
(Koruyup gözeten ve dengede tutan)

MUKÎT
(Bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratip veren, bilip gücü yeten ve koruyan)

HASÎB
(Kullarının her yaptığını bilen, onları hesaba çeken)

CELÎL
(Azamet sahibi)

KERÎM
(Lütuf ve keremi çok bol ve çok geniş)

RAKÎB
(Büyün varlığı gözetleyip, kontrol eden)

MÜCÎB
(Dualara karşılık veren)

VÂSİ'
(İlmi ve merhameti herşeyi kuşatan)

HAKÎM
(Bütün emirleri ve işleri hikmetli olan)

VEDÛD
(Kullarını çok seven, sevilmeye gerçekten layık olan)

MECÎD
(Şanı büyük ve yüksek)

BÂİS
(Ölümden sonra dirilten)

ŞEHÎD
(Bütün zamanlarda ve her yerde, hazır ve nazır)

HAK
(Varlığı hiç değişmeden duran)

VEKÎL
(Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran)

KAVÎ
(Gücü bizzat kendinden olan, kudretli)

METÎN
(Her şeye gücü yeten, güçlü)

VELÎ
(Sevdiği kullarının dostu)

HAMÎD
(Ancak kendisine hamdedilen, övülmeye layık)

MUHSÎ
(Her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen)

MÜBDİ'
(İlkin yaratan)

MUÎD
(Tekrar yaratan)

MUHYÎ
(Hayat veren)

MÜMÎT
(Ölümü yaratan)

HAY
(Ebedi hayatta diri)

KAYYÛM
(Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kainatı idare eden)

VÂCİD
(Dilediğini dilediği zaman bulan, müstağni)

MÂCİD
(Şanı büyük ve yüksek)

VÂHİD
(Sıfatlarında, özelliklerinde tek ve biricik olan)

SAMED
(Tüm ihtiyaçların, niyetlerin, övgülerin, yakarışların yöneldiği eşsiz kudret) 

KÂDİR
(Her şeye gücü yeten, kudretli)

MUKTEDİR
(Kuvvet ve kudret sahipleri üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunan)

MUKADDİM
(İstediğini öne alan)

MUAHHİR
(İstediğini geriye bırakan)

EVVEL
(Varlığının başlangıcı olmayan, ilk)

ÂHİR
(Varlığının sonu olmayan, son)

ZÂHİR
(Her şeyde tecelli eden. Tüm yarattıklarında, kendisinden görülebilir izler, işaretler bulunan)

BÂTIN
(Gözle görülemeyen, her şeyde kendinden bir güç bulunan)

VÂLÎ
(Kainata hakim olup onu yöneten)

MÜTEÂLÎ
(İzzet, seref ve hükümranlik bakimindan en yüce, aşkın)

BERR
(İyilik ve lütfu sonsuz olan)

TEVVÂB
(Kullarını tövbeye sevkeden ve tövbelerini kabul eden)

MÜNTAKİM
(Suçlulari adaletiyle cezalandıran)

AFÜV
(Hiçbir günah kalmayacak şekilde günahları affeden)

RAÛF
(Çok şefkatli, çok lütufkar)

MÂLİKÜ'L-MÜLK
(Mülkün ebedi sahibi)

ZÜ'L-CELÂLİ ve'l-İKRAM
(Azamet ve kerem sahibi)

MUKSİT
(Adaletle hükmeden)

CÂMİ'
(İstediğini, istediği zaman istediği yerde toplayan)

GANÎ
(Her şeyden müstağni, kendisi dışında her şey O'na muhtaç)

MUGNÎ
(İstediğine zenginlik verip, zengin eden)

MÂNİ'
(Dilemediği bir şeyin gerçeklesmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere engel olan)

DÂRR
(Elem ve zarar verecek şeyleri yaratan)

NÂFİ'
(Hayır ve menfaat veren şeyleri yaratan)

NÛR
(Alemleri nurlandıran, istediği gönüllere ve zihinlere nur yağdıran)
 
 

HÂDÎ
(Hidayet veren, istediği kulunu muradına erdiren)

BEDÎ'
(Eşi ve örneği olmayan, sanatkarane şekilde yaratan)

BÂKÎ
(Varlığının sonu olmayan)

VÂRİS
(Varlığı devam eden, servetlerin gerçek sahibi)

REŞÎD
(Bütün işleri ezeli takdirine göre yürütüp, hikmet üzere sonuca ulaştıran)

SABÛR
(Çok sabırlı)

©TRNuke.net
ALLAH'ın (c.c) Güzel İsimleri

Bugün 10 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
Haftanın yazısı
 

Aracılık Meselesi

 

İslam dini insanlara öğretmişti ki: Fayda ve zarar YALNIZ Allah’ın elindedir. İnsanla, Rabbi arasında vasıta yoktur. Rabbi insana şah damarından daha yakındır. Nerede bulunursa bulunsun, Rabbi onunla beraberdir. Kalbinde, Allah’tan başkasının tasarruf salahiyyeti yoktur. Bizzat peygamber için dahi ancak dini bildirme ve öğretme vazifesi vardır.

 

·      Artık sen, öğüt verip-hatırlar. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara ‘zor ve baskı’ kullanacak değilsin. Ancak kim yüz çevirir ve küfre saparsa, Allah, onu en büyük azab ile azablandırır. Hiç şüphesiz onların dönüşleri bizedir. Sonra onları hesaba çekmek de elbette BIZE AITTIR. (88/21-26)

 

Bu dinle insan, durum ve mahiyetini anladı; aklında, gönlünde, tefekküründe ve işinde hürriyetine kavuştu. Böylece de insanların tevhid ve hürriyetinde Islamın tesiri ebedileşti. Onun (Rasulullah’ın) siyasetini en güzel olarak yine kendisi ifade etmiştir. Hz. Ali’nin naklettiğine göre şöyle buyurur:

Marifet sermayem, akıl dinimin aslı, sevgi temelim, arzu bineğim, zikrullah dostum, itimat(güven) hazinem, hüzün yoldaşım, ilim silahım, sabır gömleğim, rıza kazancım, fakirlik övünç vesilem, zühd mesleğim, yakin(şüphesiz inanç) kuvvetim, DOĞRULUK ŞEFAATÇİM, Hakka itaat şerefim, cihad ahlakımdır, gözümün aydınlığı ise namazdadır.

(Peygamberimizin Örnek Ahlaki; Abdurrahman Azzam, Timas Yayinlari)

 

Cenab-ı Hak bize o kadar yakındır ki, şah damarımızdan daha yakın olduğunu kitabında söylüyor ve bize hiç aracısız ibadet etmemizi, sadece kendisinden yardım istememizi emrediyor. Bunu bütün namazlarımızda, Fatihalarımızda söylüyoruz. Fakat bunlardan tamamen gafil bazı kimseler, bu aracılık müessesini asırlardır yaşatmakta devam ediyorlar ve günümüzün geçer akçelerinden birisi de budur Türkiye’de.   Prof.Dr. Said Hatipoglu

 

Yine bu sorunu ortaya çıkaranlardan bir diğer grup da, insanlardan bazılarını Allah’a yaklaşan birer salih kul görür ve bu kullara Allah tarafından uluhiyet, yücelik, sultanlık veya velilik verildiğine inanırlar. Bu inanca dayalı olarakta, tapılmaya[her ne kadar kendileri bunun böyle olmadığını söyleseler de durum değişmez] hak kazanmışlardır. Bunlara kulluk edilmedikçe, Allah’a ibadet de makbul olmaz. Çünkü bunlar da Allah’ın ortaklarıdır. Görür, duyar ve insanlara şefaat eder ve işlerini düzenlerler. Bunların unutulmaması için de onları temsilen anıtlar diker, heykeller yapar ve daha sonra bunları kıble edinirler. Hele sonradan gelen insanlar bu şirk inancına öylesine sadık kalırlar ki, ataların dinidir diye öncekilerini geride bırakırlar...

Şirk ve küfür faktörlerinden bir diğeri de aşırı tazim ve aşırı sevgidir. Tazim ve sevgi başta iyi niyetle başlayabilir. Hatta kendisine tazimde bulunulan insanlar Allah katında makbul ve böyle bir tazimden de kaçan insanlar olabilir. Allah’ın dışında tanrılaştırılan insanlar genelde iyi niyetle ve aşırı sevgiden ilahlaştırılmışlardır. Hz. İsa ve Meryem, Üzeyr peygamber ve hatta melekler bile sevgiden ötürü ilahlaştırılmışlardır. Yine müşriklerin meşhur Lat, Uzza, Menat, Suva gibi putlar da aşırı tazime hedef olmakla ortaya çıkmış putlardır. Kur’an, insanlardan kimilerinin Allah’tan başka ilahlar edindiğini ve onları Allah’tan daha çok sevdiğini, iman edenlerin ise Allah’a olan sevgisinin daha kuvvetli olduğunu söyler(Bakara ; 165).

Şunu hemen belirteyim ki sevgi hissi, sevgiye layık olan yüce Allah’a verilmezse tazime, oradan da şirke dönüşebilir. Çünkü aşırı sevgi, görmeyi perdeler, sadece hisler ön plana çıkar ve bakış açısı tamamen hissi ve duygusal olur. Işte insanlar çoğu zaman bu sevgi hislerini tatmin edebilmek için bazı varlıkları aşırı derecede severek ilahlaştırırlar. Kur’an’ın ifadesiyle ‘ Allah’tan başka sevgili putlar edinme’ gerçekleşmiş olur.

‘Allah’tan başka sevgili putlar’ edinmek’ müşriklerin temel felsefesidir. Bu felsefe dün olduğu gibi bu gün de devam etmektedir. Belli bir zaman ve zemine münhasır değildir. Asıl sevgi arzulara, emirlere ve yasaklara uymaktır. Çünkü sevginin hükmü itaattir. Insan sevdiğine tam bir teslimiyet ile teslim olur. Kişinin itaat ettiği varlık Rabbi ise onu sever. Itaat ettiği varlık Allah’tan başkası ise, o zaman da onu sever. Ama bu hiç bir zaman, insanların birbirlerini sevemeyeceği veya başka varlıkları sevemeyeceği anlamına gelmez. Allah’a duyulan sevgi başka, diğer varlıklara duyulan sevgi başkadır. Hatta diğer varlıklara duyulan sevgi yine Allah’ın istediği ve razı olduğu sevgidir. O sevginin sınırlarını da yine yüce Rabbimiz belirlemiştir. ‘ Sevgi de buğz da Allah içindir.’ kuralı temel kuraldır. Onun için müminin sevgisi Allah’da merkezleşir ve oradan dağıtılır. Ve hepsi Allah için olur.

 

Kur’an’a göre Peygamberin aracılığı/elçiliği

 

Kur’an, Yaratıcı ile yaratılan arasında aracı/elçi olan seçkin kişilerin nebi(çoğulu, enbiya) resul(çoğulu rüsül) diye anmaktadır. Bunların ilki haberci, ikincisi de mesaj getiren elçi anlamındadır. Müslümanlar  Hz. Muhammed’i bu anlayışa bağlı olarak Resulullah (Allah’ın Elçisi) Nebiyullah (Allah’ın habercisi) ve yine Kur’an’ın bir ifadesine dayanarak Hatemülenbiya (Nebilerin sonuncusu) diye anarlar.

Bu aracılık meselesinde Kur’an’ın sergilediği tavır, kendine has bir tavırdır. Kur’an’a göre, Peygamberin aracılığı, insanların Allah’a gidiş konusunda kaderlerine hükmetmek değildir. Kur’an’ın tabiriyle, bu aracılık sadece bir tebliğ(mesajı açıklama) keyfiyetinden ibarettir. Peygamber bunun ötesinde ne bir yükümlülük, ne de bir hak taşımaktadır. Başka bir deyimle, Peygamber(Farsçadan dilimize geçmiş olan bu tabir de haber getiren anlamındadır.) yola ışık tutar; fakat yolu yürüyecek olan bizleriz. Peygamber, bizi sırtına alıp götüremeyeceği gibi, yürüdüğümüz yoldan geri dönmemize de sebep olamaz. Biraz daha açık söylersek, Kur’an, vaftiz ve aforoz kavram ve kurumlarını reddeder. Insanoğlunun kaderi başkalarının denetimine verilmemiştir.

·      Ayrıca bkz.: Zümer 36-38 ; Zümer 43,44; Yunus 18; Zümer 3; Bakara 186; A’raf 128; Ahzab 3; Talak 3; Taha 46; Kaf 16; Yasin 74; Meryem 81; Ahkaf 4-5;  Şuara 213; Fatiha 5; Nahl; 20-22; En’am 46; Kasas 70-72; Sebe’ 22

·      Allah’tan başka yakardıkları(çağırdıkları, yalvardıkları) hiç bir şeyi yaratamazlar, üstelik onlar yaratılıp durmaktadırlar. Onlar ölüdürler, diri değildirler. Ne zaman dirileceklerinin şuuruna da varamazlar. (Nahl; 20-22)

·      De ki: Düşündünüz mü hiç; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah’tan başka getirebilecek ilah kimdir?’ Bak, biz nasıl ayetleri ‘çeşitli biçimlerde açıklıyoruz da’ sonra onlar (yine) sırt çevirip-engelliyorlar? (En’am; 46)

·      O, Allah’tır, kendisinden başka ilah yoktur. Ilkte de, sonda da hamd O’nundur. Hüküm de O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz. De ki: ‘ Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?’ De ki: Gördünüz mü söyleyin, Allah, kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah’ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz? (Kasas; 70-72)

·      De ki: ‘ Allah’ın dışında öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile(hiç bir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiç bir ortaklığı olmadığı gibi, O’nun bunlardan hiç bir destekçi olanı da yoktur.(Sebe’; 22)

 

‘Bizi Allah’a yaklaştırsınlar ‘ dedikleri, kendileri nedir ki başkasını Allah’a yaklaştırıyorlar. Demek ki olay tamamen sansasyonel boyutludur.

Şefaat Problemi: Müşrik Araplar, tapındıkları şeylerin kendilerine dünyada şefaat edeceklerine inanıyorlardı. Keza Ehl-i Kitap da, nebi ve azizlerinin kendilerine dünyada ve ahirette şefaat edeceklerine inanıyorlardı. Kur’an ise böyle bir şefaat anlayışını reddederek, şefaatin tümüyle Allah’a ait olduğunu, onun izni olmadan hiç kimsenin şefaat edemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur.

‘Allah, onlarin yaptiklarini ve yapmakta olduklarini bilir. Onlar, Allah’in hosnut oldugu kimseden baskasina sefaat edemezler; O’nun korkusundan titrerler. Bunlar içinde kim ‘Ben Allah’tan baska bir ilahim’ derse, iste onu cehennemde cezalandiririz. Zulmedenlerin cezasini böyle veririz.’(21/28-29)

 

Ubudiyetin(ibadetlerin sadece ona tahsis edilmesi) özelliklerinden birini müstakil olarak bir başkasına tanıyan ve devreden herkes Kur’an nazarında şirke girmiştir. Bu özellikler ister Allah ile beraber zikredilsin, ister başlı başına olsun değişmez...

Düşünün, siz yıllarca çalışıyorsunuz, emek veriyorsunuz, hasılatı ortaya getiriyorsunuz; bir anda birileri zorla siz istemediğiniz halde gelip sizin kazandığınız hasılata ortak oluyor. Işte bu tavır, size yapılan en büyük zulümdür. Tıpkı şirkte bunun gibi bir şey. Yani Allah’ın hakkını gasbetmeye çalışmak. Zorla ona ortak olmaya çalışmak.


Ömer Karaarslan 

 
 

İÇERİKLER
Hatim Duaları (sesli)
Hatim Duaları (yazı)
Osmanlı Padişahları
Atasözleri
Beyin Eğitimi
A'dan Z'ye Bilgisayar
Dini Klipler
Dini Hikayeler
E-Devlit
Hat Sanatı
Hareketli Gif Resimler
 
Dini Bilgiler
Namaz Kitabı
Oruç Kitabı
Hac Rehberi
Dini Bilgiler
Namazların Kılınışı
Aile Hayatı
İmanla ilgili Bilgileri
Abdest-Gusül
Ehli Sünnet
 
Çocuklar İçin
Sesli Masallar
Animasyonlar
Çocuk Gelişimi
Çocuklara Sorular
İlginç Bilgiler
Bebek Bakımı
Çocuk İsimleri
Eğitici Masallar
Boyama Kitabı
Çocuk Oyunları
Elifba
Minik Dualar G(İlahi)
 
Hatim Kampanyası

 

 

»Kıyamet Günü 1
»Kıyamet Günü 2
»Kıyamet Günü 3
»Kıyamet Günü 4
»Kıyamet Günü 5
»Kıyamet Günü 6
Kıyamet Günü
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol